Kan Gruplarına Göre Beslenme-2

Kan Gruplarına Göre Beslenme-2

Kan gruplarına göre beslenme yazılarımıza devam ediyoruz. Çok önemli bir konu ile başlamak istiyorum.  Dünyada uzun zamandır uygulanan ancak Türkiye’de, doğal sağlık alanında bir çığır açan Dr. Aidin Salih ile birlikte konuşulmaya başlanan “kan grubuna göre beslenme” kavramı zamanla pek çok kimsenin sahiplendiği bir konu oldu. Kan gruplarına göre beslenme ilk başlarda şöyle adlandırılıyordu. """Dr. Aidin Salih ve Kan Grubuna Göre Beslenme"""  Üzerinde konuşuldukça ve gündeme geldikçe konu, doğal olarak, bir çok yönüyle sıkça tartışılıyor. 

 

“Kan gruplarının bilinmediği dönemlerde insanlar yanlış mı besleniyordu?” “Allah herşeyi bizim için yarattıysa neden bazı yiyeceklerden mahrum olalım?” “Kan grubuma uygun olmayan yiyeceği hiç mi yiyemeyeceğim?”  Dedem 90 yaşından fazla Karadeniz'in bir köyünde yaşadı. Ömrü mısır ve ürünleri ile geçti. Dedem AB grubu idi. Ona mısır ve unu zararlı. Fakat sağlıklı bir şekilde yaşadı? Allah kullarına zulmetmez deniyor. Bu adaletsizlik değil mi? v.b sorular yöneltilebiliyor. 

 

 

Doktor Aidin SALİH'in öğrencisi Hatice MİSGE de; “Aidin Salih kan grubuna göre beslenme konusunda sonradan fikrini değiştirdi” şeklindeki söylentilerin sebep olduğu karışıklığı ortadan kaldırmak için bir yazı kaleme aldı. İnsana, henüz anne karnındayken anne babadan genetik mirasla gelen ve kendine özgü yaradılış özelliklerinin oluşturduğu bir mizaç verilir. Daha sonra doğum şekli, aşılar, beslenme ve bedene yapılan müdahaleler gibi etkenlere bağlı olarak mizaç ya muhafaza edilir veya değişmeye başlar. Bu değişime yaşanılan yerin havası, suyu, hayat şartları, çevresindeki insanların özellikleri ve başından geçen olaylar da etki eder.

 

İbn-i Sina ve başka tabipler tarafından da çalışılmış ve insanların ve bütün besinlerin mizacı çok ayrıntılı olarak incelenmiştir. Aidin Hanım ise herkesin bu kadar ayrıntılı bilgiyi edinmesine gerek olmadığını, içsel bilginin kişiye yeterli olduğunu düşünürdü. Yalnız hastaların, yani mizaç özelliklerini yitirmiş, homeostasisi bozulmuş olanların kan grubuna faydalı ve zararlı olanları öğrenmesi ve iyileşene kadar buna dikkat ederek beslenmesini tavsiye ederdi. Bugün mizaç kavramına en yakın kavram kan grubu kavramıdır ve kan grubuna göre beslenme uzun yıllar insanların kendi üzerinde ve çevresinde tecrübe ettiği ve faydalandığı bir yöntemdir.

 


 

‘Mizaç Özellikleri’ni ve ‘İçsel Bilgi’yi korumak

Dolayısıyla kişinin doğru beslenme için kan grubunu bilmeye değil, ‘Mizaç Özellikleri’ni ve ‘İçsel Bilgi’yi korumaya ihtiyacı vardır. Mizaç özelliklerini korumak ise normal doğumla dünyaya gelmek, aşı yaptırmamak, anne sütüyle beslenmek, erken yaşlarda karışık ve sindirimi ağır gıda almamakla mümkün olur. ‘İçsel Bilgi’, yapılan hatalarla yavaş yavaş kaybedilmediği takdirde kişi kan grubunu bilmese de kendisi için sağlıklı ve doğru besinlere yönelir.

 

 

Bunu en açık, mizaca dair özellikleri korunmuş çocuklarda müşahede etmek mümkün. Kan grupları farklı 4 çocuğa etli pilav, tavuklu pilav ve bulgur pilavı teklif edilse; A grubu çocuk tavuklu pilavı veya bulgur pilavını tercih eder, etli pilavı istemez; 0 grubu etli pilav veya tavuklu pilav tercih eder, bulgur pilavını istemez; B grubu çocuk etli pilavı tercih eder, tavuklu pilavı istemez; AB grubu çocuk B grubu çocuk etli pilavı tercih eder, tavuklu pilavı istemez; AB grubu çocuk B grubu baskın ise etli pilavı, A baskın ise bulgur pilavını tercih eder.

 

Ulaşımın bugünkü kadar hızlı olmadığı dönemlerde insanlar; yaşadıkları bölgeyle uyumlu mizaç özellikleri taşıdığından ve bu kadar aşırı ve karışık bir beslenme alışkanlığına sahip olmadığından, ilaveten sentetik gıdalar da söz konusu olmadığından mizaca uygun beslenirdi. Bugün, ulaşımın gelişmesiyle dünyanın her yerinden bölgemize ulaşan binlerce çeşit yiyecek sebebiyle kan grubu kavramına ihtiyaç duyuyoruz. Nitekim kan grubuna göre beslenenler bir süre sonra rahatlar, fazla kilolarından kurtulmaya başlar. Bunun sebebi kan grubuna uygun besinlerin rahat hazmedilmesi, metabolik atık miktarının minimum düzeye inmesidir. Kişi bedeninde biriken ve hastalanmasına sebep olan atık maddelerden kurtulup içsel bilgiyi geri kazandığı zaman kan grubu kavramına ihtiyacı kalmaz.

 

Ayrıca beslenme konusunda kadim bilgiyi esas alan ve yeme hırsına kapılmayan insan günlük ihtiyacı olan yaklaşık 400 gram yiyecekle yetinse, yedikleri kan grubuna uygun olmasa bile onu fazla rahatsız etmez. Sindirimi için gerekli olan enzimleri birbirine uymayan çok çeşitli besin bir arada; üstelik fazla miktarda tüketiliyorsa, buna ek olarak kan grubuna uymayan yiyecekler de yeniyorsa o zaman bu ciddi bir hatadır ve tekrarlandıkça insanı yavaş yavaş hastalığa doğru götürür.

 

Özetle, yukarıdaki sorulara cevap olarak sağlıklı insan, Allah’ın helal kıldığı ve canının istediği her şeyi kan grubuna bakmaksızın, Resulullah’ın tavsiye ettiği sınırlar dahilinde yiyebilir. Hastaların kan grubuna uygun beslenmesi ise sağlığı geri kazanmak için mücadele veren bağışıklık sisteminin işini kolaylaştırır.